Latest Blog Post

Yedi Denizler Meselesi

Rüzgâr bugün farklı esiyordu. Daha limandan ayrılmadan, tuz kokusuna karışmış bir çağrı duyduğumu hissettim. Sanki Yedi Denizler, “Hadi Bikem, maceraya!” diye kulağıma fısıldıyordu. Ben de dayanamadım tabii.

Güneş ufukta bir altın tepsi gibi parlıyordu. Gemimizin adı Fırtına Kısrağı… Adı gibi hırçın, ama benim kontrolümde olduğunda rüzgârla dans eden bir güzellik. Tayfalarım beni görünce selam verdi, fakat gözlerindeki hafif tedirginliği fark ettim. Çünkü bugün bilinmeyene gidiyorduk: Haritalarda çizili olmayan, denizcilerin sadece fısıltıyla andığı Mavi Girdap Bölgesine.

Rotayı belirledikten sonra dümeni devraldım. Dalga, dalgaya çarpıyor; her biri bana, “Hazır mısın, Bikem?” diye meydan okuyordu. “Hazırım,” dedim içimden, “Hem de her zamankinden daha çok.”

Öğleden sonra gökyüzü kararmaya başladı. Ufukta dev bir dalga yükseldi; deniz devlerinin nefesi gibi soğuk bir fırtına… Tayfalarımın korkusunu hissettim ama ben heyecanlandım. Çünkü macera dediğin biraz da korkunun üzerine gitmektir.

“Direkleri sarın! Yelkenleri toplayın!” diye bağırdım. Fırtına tam üzerimize çökerken gemi, okyanusun devasa bir nefes gibi içe çektiği bir boşluğa girdi. İşte Mavi Girdap buydu. Etrafımda dönen su kütleleri birer mavi ejderha gibi kıvrılıyordu. Kulaklarım uğuldadı, dünya döndü… ama gözlerim hep ileri baktı.

Ve böylece, bir macera daha Popmudo günlüğüme yazıldı.